Hayatım boyunca yalnızlığın tonlarıyla tablolar boyuyorum sanırım. Çünkü her renk birbirinden farklı ve ortaya çıkan resimler de bir o kadar birbirinden farklı hissettiriyor. Küçük bir çocuk var bi tabloda mesela. Sokağın kenarındaki yavru bir köpek gibi yeşilliklerin ve ağaçların arasında oyun arkadaşı bekliyor. Aslında huzur verici bi resim. Papatyalar, kuşlar, karıncalar var. Ama neşeli değil göründüğü gibi. Bu tabloyu düşününce aynı yalnızlıkla yeni tanışmış bir çocuk gibi hissetmesini isterdim insanların. Çünkü neşeli değil göründüğü gibi.
Yine bir sürü eskizler yalnızlıkla ilgili.
Şimdi ise deniz kenarında oturan bi kız çocuğu var. Bu seferki ise gerçekten hüzünlü. Mavinin her tonu var bu tabloda. Mümkün mü bilmiyorum ama var işte. Sadece mavi. Her yanımda. Melankoliden sarhoş bi şekilde.
Atamıyorum, kusamıyorum bu rengi bir türlü.
İşte,
Bi sonraki ise siyah beyaz eskizlerden yapılmış bir kolaj. Her yerimde anılarım var ama o kadar sarıyorlar ki beni, boğuluyorum. Kafamın içinden çıkamıyorum ve sürekli, sürekli düşünüyorum. Kızgın veya panik haldeyim, sürekli gerginim. Renk körü olmuşum sanki, hiçbir tonu göremiyorum. Kayıtsız bir şekilde bakıyorum. Bu yüzden de çok öfkeliyim. Ama içimden atamıyorum. İyi hissetsem bile her şey
siyah
ve
beyaz.