Geçmişte bir yerlerde Diyojen yaşamışsa bana kattıkları için ona ithafen...
Nocturne 15 F Minor - Frederic Chopin
Diyojen, Sinop'da MÖ 412 (ya da MÖ 404) - MÖ 323 yılları arasında yaşamış Kinik felsefesinin* öncüsü olan bir filozof.
"Yeryüzünde en iyi şey nedir Diyojen?"
"Hür olmak."
![]() |
Diogenes ve Büyük İskender |
Peki Kinik (Kinizm) Nedir?
Kinizm 'Köpeksilik' anlamına gelir. Kinikçilerin tek amacı erdemdir, erdemli bireyler olmaktır. Kendilerini madde, mal veya mülkten tamamen soyutlayıp; erdemli olmak, doğaya uyum sağlamak toplumdan uzaklaşmak ile ilgilenirler bunu hayatlarının temel amacı olarak belirlerler. Kendi kendine yetmeye çalışırlar, aynı bir sokak köpeği gibi. Günümüzde bile kinikçileri etrafımızda görebiliriz. Yani tamamiyle evsiz, mülksüz insanları.
Diyojen belirttiğim gibi bir kinikçi, yani din, davranış, giyim, barınma, yiyecek ve terbiyede bütün geleneği reddetmiş bir filozof.
Diyojen Kinizm ile Sokrates'in öğrencisi olan Antisthenes adlı filozofun derslerine katılmaya başladığında tanıştı. Antisthenes kinizmi savunuyordu ve Diyojen onun bu görüşünden etkilendi. Onun düşüncelerini benimseyip en uç noktaya taşıdı ve bir fıçıda yaşamaya başladı.
Sahip olduğu tek mülk su içmek için kullandığı tasıydı. Günün birinde bir çocuğu eliyle su içerken görünce tasından da vazgeçti.
Diyojen bir gün korsanlar tarafından esir olarak satılmak için yakalandı. Satılırken bütün kölelere uzmanlık alanları ve en iyi bildikleri iş soruluyordu. Hepsi “Çok iyi silah yaparım, çok iyi tamir yaparım, çok iyi tarla bakarım” gibi cevaplar verirken diyojen’in bu soruya cevabı “Çok iyi efendilik yaparım, beni efendisi olarak almak isteyen varsa gelsin” oldu. Bu cevabı duyan bir zengin onu satın aldı ve çocuklarını eğitmesi için onu evine getirdi.
O meşhur diyalog ise İskender’le karşılaşması ileydi. Bütün halk İskender’i selamlamak için birbirleriyle yarışıyorlardı. O sırada 18 yaşında olan İskender şehirde dolaşırken yerde güneşlenen ve onu hiç umursamayan bu yaşlı adamı gördü:
İskender:”Benim kim olduğumu biliyor musun? Ben İskenderim!”
Diyojen: “Ben de Diyojenim”
İskender: “Ben Makedonya Prensiyim. Nasıl olur da bana selam vermezsin?”
Diyojen: “Niye selam vereyim ki? Sen benim esirimin esirisin.”
İskender: “Ne demek istiyorsun?”
Diyojen: “Bak ben nefsimi kendime esir ettim. Onun istediği hiçbir şeyi yapmıyorum. Hiçbir dünya nimetinde gözüm yok. Oysa sen nefsine esir olmuşsun ve gözün altınlarda, güçte, toprakta ve parada.”
İskender: “Böyle konuşuyorsun ama benden hiç korkmuyor musun?”
Diyojen: “Sen nesin? İyi misin, kötü müsün?
İskender: “İyiyim tabi ki”
Diyojen: “Neden iyi bir şeyden korkayım ki?”
İskender, Diyojen’in adını daha önce de duymuştu ama bu kadarını beklemiyordu
İskender: “Peki, seni sevdim. Dile benden ne dilersen”
Diyojen: “Güneşimi kapatıyorsun. Gölge yapma, başka bir şey istemem”
Verdiği cevap aslında tam şu şekilde : işaret parmağıyla güneşi göstererek , "benden bana veremeyeceğin şeyi esirgeme" şeklindedir.
Dünyanın en güçlü adamının oğlu, İskender yanındakilere döndü ve “Eğer İskender olmasaydım, Diyojen olmak isterdim” dedi.
Rakipsiz bir zeka, espiri anlayışı ve hazır cevaplılığıyla bilinirdi Diyojen. Bir gün sokaktan geçerken karşısına çok şık giyimli, oldukça zengin bir adam çıktı. Yol dar olduğu için ikisinin aynı anda geçmesi mümkün değildi. Adam üstsüz, başsız, perişan haldeki Diyojen’e baktı ve “Ben beş para etmez bir serseriye yol vermem” diye bağırdı. Bunun üzerine Diyojen “Ben veririm” dedi ve kenara çekildi.
Annesi fahişe olduğu için kendisiyle dalga geçen bir gruba taş atan ufak bir çocuğa “Dikkat et de babana gelmesin” demişti.
Platon insanı “iki ayak üstünde yürüyen kılsız bir hayvan” olarak tanımladığında Platon’un okuluna tüyleri yolunmuş bir tavuk bıraktı ve üstünde “İşte insanın Platon” yazıyordu. Bunun üzerine Platon tanıma “geniş tırnaklı” ifadesini ekledi.
O sıradan, hiçbir şeyi merak etmeyen, sorgulamayan ve günü birlik yaşayan insanları öylesine küçümsüyor ve nefret ediyordu ki gündüz vakti elinde mumla Corinth sokaklarında dolaşıyor ve merakla ne yaptığını soranlara “Adam arıyorum! Adam!” diye cevap veriyordu.
Ayrıca Diyojen'in ölümünden tam 1500 sene sonra aynı topraklarda yaşamış bir başka büyük düşünür, Mevlana, beyitlerinde ondan şöyle bahsedecekti:
"Dün şeyh, şehrin çevresinde, elinde bir mum dönüp duruyor,
Şeytandan devden usandım; insan istiyorum, insan diyordu..
Biz de çok aradık dediler, bulunmuyor.
Dedi ki: O bulunmuyor dediğiniz yok mu, işte onu istiyorum ben"
(Divan-ı Kebir Beyit 2462-2463)*1
Kaynakça: