3 Nisan 2021 Cumartesi

otoportre

Hayatım boyunca yalnızlığın tonlarıyla tablolar boyuyorum sanırım. Çünkü her renk birbirinden farklı ve ortaya çıkan resimler de bir o kadar birbirinden farklı hissettiriyor. Küçük bir çocuk var bi tabloda mesela. Sokağın kenarındaki yavru bir köpek gibi yeşilliklerin ve ağaçların arasında oyun arkadaşı bekliyor. Aslında huzur verici bi resim. Papatyalar, kuşlar, karıncalar var. Ama neşeli değil göründüğü gibi. Bu tabloyu düşününce aynı yalnızlıkla yeni tanışmış bir çocuk gibi hissetmesini isterdim insanların. Çünkü neşeli değil göründüğü gibi.

Yine bir sürü eskizler yalnızlıkla ilgili.
Şimdi ise deniz kenarında oturan bi kız çocuğu var. Bu seferki ise gerçekten hüzünlü. Mavinin her tonu var bu tabloda. Mümkün mü bilmiyorum ama var işte. Sadece mavi. Her yanımda. Melankoliden sarhoş bi şekilde.
Atamıyorum, kusamıyorum bu rengi bir türlü.
İşte,
Bi sonraki ise siyah beyaz eskizlerden yapılmış bir kolaj. Her yerimde anılarım var ama o kadar sarıyorlar ki beni, boğuluyorum. Kafamın içinden çıkamıyorum ve sürekli, sürekli düşünüyorum. Kızgın veya panik haldeyim, sürekli gerginim. Renk körü olmuşum sanki, hiçbir tonu göremiyorum. Kayıtsız bir şekilde bakıyorum. Bu yüzden de çok öfkeliyim. Ama içimden atamıyorum. İyi hissetsem bile her şey
siyah
ve
beyaz.

15 Şubat 2021 Pazartesi

benim gerçekliğim filmlerim

 gerçek hayat berbat



Filmler kategorilere ayrılıyor ve buna uyuyorlar. Eğer bir film gelecekte geçiyorsa içinde robotların olmasını bekliyoruz ve robotlar oluyor. Eğer romantik bir filmse çiftin birleşmesini bekliyorsunuz ve bir araya geliyorlar.
Ama
Hayat pek de öyle değil. Çok belirsiz. Filmlerde görebileceğimiz şeyler yaşasak bile elimizde hiçbir şey kalmıyor. Anılar dışında.
Anılarımız ise asla yaşadığımız o anla birebir olmuyor. Ondan kalan, damıtılan ya çok güzel ya çok kötü şeyler kalıyor geride. Renkler asla aynı olmuyor. Kokular, hisler... şanslıysak ve bunlardan birini gerçekten o andaki gibi hatırlasak bile aynı hisleri yaşayamıyoruz. Aynı olmuyorlar. Silikler, bulanıklar.
Filmler ise netler. Sevdiğim bir sahneyi tekrar tekrar aynı hislerle izleyebiliyorum. Aynı sözleri, aynı ses tonuyla duyabiliyorum. Belli bir sonları var. Çift evleniyor, barışıyor veya ayrılıyor. Son.
Hayatımızda ise sonlarımız yok. Neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Birini kaybettiğimiz zaman ekran kararmıyor. Yas tutuyoruz. Tutsağız ve sınırlarla hapsolmuşuz. Gerçeklik berbat çünkü hiçbir şey bilmiyoruz. Sadece bildiğimizi sanıyoruz.

Ya da ben sadece yaşadığı şeylerin değerini bilmeyen biriyim.

Bilmem?



12 Aralık 2019 Perşembe

The Disappearance of Eleanor Rigby

All the lonely people, where do they all come from? 
All the lonely people, where do they all belong?

İncelemeye Disappearance of Atlantis Hanım diyerek ufak tefek muzipliklerle başlayayım. Pek eşyam yoktur, evimde yer de kaplamam. Tek varlığım defterlerim ve bu blog. Sadece maddi anlamda demiyorum. Var oluşumun kanıtı da bunlar, var olmamı sağlayan da. Ben de varlığımı kanıtlama ihtiyacı ve özlemle yuvama geri döndüm...
Uzatmadan,
Victor Hugo Notre Dame'ın Kamburu'nda geçmişte insanların mimariyi ve heykelleri, kendi döneminde ise yazıyı nasıl kendini ifade etme aracı olarak kullandıklarından bahsediyordu. Hugo sanatın toplum için olduğuna inanıyordu, bu yüzden toplumun yararlanabileceği bu ürünleri evrensel sanat ürünleri olarak görmüştü.

Geçmişi bilemem ama günümüz için insanların hareket eden fotoğraf kareleri ve seslerle mükemmel işler çıkartabildiğini söyleyebilirim. Bence de bir önceki nesilde yazı neyse, günümüzde fotoğraflar ve filmler bu gibi kendini ifade etmeye yarayan ve bir nesli çevreleyen ürünler.

28 Ocak 2019 Pazartesi

Kafesten #3

Zor olmalı benim için, değersiz olmasa da gereksiz bilgiler için bu sıralarda oturmak. Yapılacak çok şey var. Ve ben buradayım. Daha fazla okumam, izlemem ve en önemlisi dinlemem gerek. Keşke her şarkıyla kendimden geçerken bir otobüsün içinde olsam ve yolları, insanları, dışarıyı; camımdaki yağmur damlalarından seyretsem. Bir parçası olmadan, yetişecek yerler olmadan dünya daha güzel. Şuan da çirkin değil, sadece ben onun bir parçasıyım. Yetişeceğim bir okul, sınavlar ve ödevlerim var.

5 Ocak 2019 Cumartesi

Aşk (Her) - Romantik / Bilim Kurgu Film Önerisi


Her (2013)
Yakın gelecekte, insanların gelişen teknolojiyle giderek yalnızlaştığı bir dönemde geçiyor Her. Filmimizin ana karakteri Theodore, Joaquin Phoenix tarafından canlandırılıyor. Kendisi eşiyle boşanma sürecinde olan, melankolik ve yalnız biri. Yaşının getirdiği bunalım ve bıkkınlık yüzünden hayatından zevk alamayan Theodore, ironik bir şekilde başka insanları mutlu etmeye çalışan bir mektup yazarı.